14 Aralık 2014 Pazar

“İşçi Partisi yalan söyledi, Barry öldü.”

Çeviri: D. Ferahi

Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Barry_Horne


Not: Anlaşılırlığı ve akıcılığı sağlamak için orjinal metin sadeleştirilmiş ve kısaltılmıştır.






Barry Horne 1952 yılında İngiltere’de doğdu. 1998 yılının Aralık ayında, Britanya devletini hayvan deneyleri üzerine kamu soruşturması başlatmaya ikna etmek için -ki İşçi partisi 1997 yılında iktidara gelmeden evvel bunun sözünü vermişti- 68 günlük açlık grevi yaptığı sırada dünyaya ismini duyurdu. Horne açlık grevini, kürk ve deri ürünleri satan mağazalara yanıcı maddeler yerleştirmekten aldığı 18 yıllık hapis cezasını çekerken gerçekleştirmişti. Bu ceza İngiliz mahkemesi tarafından bir hayvan hakları aktivistine verilen en ağır cezadır.


Açlık grevi Horne’da böbrek hasarı ve görme bozukluğuna sebep oldu ama bu grev Horne için ne ilk ne de sondu. 3 sene sonra karaciğer yetmezliğinden öldüğünde 15 gündür hiçbir şey yememişti. Medyanın Horne’nun ölümüne tepkisi düşmancaydı; gazeteciler ve politikacılar onu terörist olarak tanımlıyorlardı. Öte yandan hayvan hakları hareketi içinde bazı insanlar tarafından Barry Horne bir şehit olarak görülmektedir.

Çocukluk ve Gençlik Yılları

17 Mart 1952’de  Northampton’da doğdu. Babası bir postacıydı. Barry Horne 15 yaşında okulu bırakarak temizlik işçiliği ve benzeri alanlarda çalıştı.

Aktivizm

İkinci eşi Aileen’in onu bir hayvan özgürlüğü toplantısına götürmesinin ardından Horne hayvan haklarıyla ilgilenmeye başladığında 35 yaşındaydı. Hayvan deneyi videoları izledikten sonra vejetaryen ve bir av sabotajcısı* olmaya karar verdi. Unilever’in** laboratuvarına baskın düzenleyen ve kürk manto satan bir dükkan olan Beatties’e protesto düzenleyen Northampton Hayvan Kuruluşu’nda  (Northampton Animal Concern) aktif olarak yer almaya başladı.

Yunus Rocky

Rocky, 1971’de Florida’da avlandıktan sonra ufak bir havuzda 20 yıl boyunca çoğu zaman tek başına tutulan bir yunustu. Horne, Rocky’yi 1988’de kurtarmaya çalıştığında kamuoyunun dikkatini ilk o zaman çekmişti. Horne ve dört diğer aktivist, 290 kilogram gelen yunusu havuzdan denize bir merdiven, ağ, el yapımı sedye ve kiraladıkları araba ile taşımayı planladı.

Horne ve arkadaşları Rocky’yi tanımak için daha önceden gizlice akvaryumu ziyaret ediyordu. Kurtarma eylemini yapacakları gece ekipmanlarıyla birlikte havuza gittikleri zaman  eylemin bu koşullar altında kotarılmasının zor olduğunu görüp Rocky’yi almadan oradan ayrıldılar. Arabalarına dönerken bir polis aracı onları durdurarak arabanın içindeki sedyeyi hangi amaçla taşıdıklarını sordu ve aktivistlerden biri “mantıklı bir cevabı olmadığını” söyledi. 5 gün süren davanın ardından gizlice yunusu kaçırmayı planlamakla suçlandılar. Horne, Jim O’Donnell, Mel Broughton ve Jim Buckner 500 Pound ceza alırken, Horne ve Broughton ek olarak 6 aylık tecil edilmiş (ertelenmiş) ceza aldılar.

Horne ve diğerleri Rocky’yi özgürleştirme çalışmalarına devam ettiler ve 1989’da akvaryumun önünde eylem yaparak, broşür dağıtarak, yürüyüşler düzenleyerek ve yerel yönetimde lobi faaliyetleri yaparak Morecambe Yunus Akvaryumu kampanyasını yürüttüler. Bilet satışları düşen akvaryum yönetimi yunusu 120.000 pounda satmaya razı oldu. Bu para birkaç hayvan kuruluşu tarafından toplandı ve kampanya Mail on Sunday isimli gazete tarafından desteklendi. Gazete, Britanya’daki esir yunusların özgürleştirilmesi için “Into the Blue” isimli bir kampanya başlatmıştı.

1991 yılında Rocky, Turks ve Caicos Adalarında 320.000 m2’lik bir göle taşınmasından bir süre sonra özgürlüğe doğru salıverildi. Birkaç gün sonra bir grup özgür yunusla birlikte yüzdüğü görüldü.  Sunderland Üniversitesi’nden Peter Hughes bu kampanyanın Britanya’da yunuslara olan bakış açısını önemli ölçüde değiştirdiğini, yunusların artık “bireyler” olarak görüldüğünü ve bundan sonra Britanya’da esir bir yunus bulunmadığını belirtiyor.





HARLAN INTERFAUNA BASKINI
Keith Mann ve Danny Atwood ile birlikte Horne, bir Hayvan Özgürlüğü Cephesi (ALF) grubuna üyeydi. Bu grup Cambridge’te laboratuvar için hayvan üreten bir şirket olan Harlan Interfauna’ya 17 Mart 1990’da, Horne’nun doğumgününde, baskın düzenledi. Aktivistler laboratuvardaki hayvan ünitelerine çatıda açtıkları deliklerden girerek 84 beagle köpek yavrusunu ve 26 tavşanı kurtardı. Aynı zamanda şirketin müşteri listelerini yok etti. Bu listede bazı büyük firmalar ve üniversiteler yer alıyordu. ALF’i destekleyen bir veteriner hekim köpeklerin kulaklarındaki işaretleri (dövmeleri) çıkardı ve köpekler Britanya’da farklı yerlere yuvalandı. Laboratuvarda ve bir aktivistin evinde bulunan kanıtlar yoluyla Mann ve Attwood hırsızlıkla suçlandı ve 9 ay, sonrasında da 18 ay hapis cezasına çarptırıldılar.

1991: HAPİS
1991 yılında Horne patlayıcı madde bulundurmaktan 3 yıl hapis cezası aldı. Hapisteyken doğrudan eylem duruşu daha da kuvvetlendi. Haziran 1993’te Hayvan Hakları Mahkumlarına Destek Bülteni’nde ( Support Animal Rights Prisoners Newsletter) şöyle yazdı: “Hayvanlar ölmeye devam ediyor ve işkencenin boyutu gittikçe büyüyor. Insanların buna cevabı ne peki? Daha çok vegi-burger, daha çok Special Brew (bir çeşit bira) ve daha çok umursamazlık. Artık bir hayvan özgürlüğü hareketi yok. Bu uzun zaman önce öldü. Geri kalan sadece umursayan, anlayan ve harekete geçen bir avuç insan. Harekete geçmiyorsan göz yumuyorsun demektir. Savaşmazsan kazanamazsın. Eğer kazanmazsan bu sürekli devam eden ölüm ve işkencelerden sen de sorumlusun demektir.”

KUNDAKLAMA VE TUTUKLANMA
1994 yılında salıverildikten sonra Horne aktivizmi tek başına yürütmeye başladı. Keith Mann, hayvan hakları aktivistleriyle ilgilenen polisin genel davranışlarından yola çıkarak, tek başına çalışmanın daha güvenli olduğundan bahseder. Horne zaten kendi halindeydi ve dışarı tek başına çıkıp kendi deyimiyle “işleri halletmeyi” severdi.

Horne sonraki 2 yıl içinde, ev yapımı patlayıcılar kullanarak deri ürünleri satan mağazaları geceleri kundakladı. Bazı saldırılar ALF’in şiddetsizlik politikasını reddeden Hayvan Hakları Milisleri (Animal Rights Militia) tarafından üstlenildi. Çok az sayıda aktivist yanıcı madde yerleştirmeyi üstleniyordu ve böyle bir işi Horne’nun yapacağı biliniyordu. Bu yüzden polis onu yakın takibe aldı. Mann’a göre Horne yakalanacağını biliyordu ama hayvan aktivizmini bir savaş olarak görüyor ve nihayetinde öleceğini düşünüyordu. Polis evine baskın düzenledi ve evinde yanıcı maddeler buldu. Gözaltına alındıktan sonra Temmuz 1996’da tutuklandı ve Bristol’deki Broadmead alışveriş merkezine gece patlamak üzere*** kurulan yanıcı madde yerleştirmekle suçlandı. Polis daha sonra ceplerinde 4 yanıcı malzeme daha buldu.



1997: 18 YIL CEZA
Horne’nun kundaklama davası, 12 Kasım 1997’de, ikinci açlık grevini sonlandırdıktan 6 hafta sonra başladı. Bristol’deki kundaklama olayını üstlendi ama Isle of Wight’teki saldırıları kendisinin yapmadığını belirtti.  Horne ile Isle of Wight’teki saldırılar arasında bir bağlantı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmasa da, mahkeme iki yerde kullanılan patlayıcı maddelerin aynı olduğu sebebiyle, o saldırıyı da Horne’nun yaptığına karar verdi.

Hakim Simon Darwall-Smith, Horne’u bir terörist olarak tanımladı ama aynı zamanda şunu belirtti: “İnsan hayatına kastetmediğini biliyorum.” 5 Aralık 1997’de 18 yıl hapis cezası verildi, bu ceza bir hayvan hakları aktivistine verilen en yüksek cezaydı.

Açlık Grevleri

OCAK 1997: 35 GÜN
6 Ocak 1997’de, kundaklama için tutuklu yargılanmak üzere hapise alınmasından 6 ay sonra, John Major’ın Muhafazakar hükümeti 5 yıl içerisinde hayvan deneylerine yaptığı desteği geri çekmezse yemek yemeği reddedeceğini söyledi.  İşçi Partisi, Mayıs ’97de yapılacak olan bir sonraki seçimleri yüksek ihtimalle kazanacağı için Horne 35 günlük açlık grevini sona erdirdi. Bunun sebebi İşçi Partisinin o zamanki hayvan refahı sözcüsünün yaptığı şu açıklamaydı: “İşçi Partisi hayvan deneylerini azaltacak, ardından sona erdirecektir.”

Bu açlık grevi hayvan hakları hareketinde bir canlanmaya yol açtı: Oxfordshire’daki bir çiftlikte deney için üretilen kediler tahliye edildi, bir hayvan üretim merkezine zarar verildi, başka bir üretim merkezinden beagle köpekler kurtarıldı, bölgedeki bir McDonalds’a ağır hasar verildi, başka bir çiftlikteki deney için yetiştirilen tavşanlar oradan kurtarıldı.

AĞUSTOS 1997: 46 GÜN
İkinci açlık grevi 11 Ağustos 1997’de başladı. Horne’un amacı, yeni İşçi Partisi hükümetine tüm hayvan deneyi lisanslarını belirtilen bir zaman içinde iptal ettirtmekti. Bu açlık grevi de hareket içerisinde bir canlanmanın önünü açtı. 12 Eylül 1997’de ,Londra, Southampton,  Ohio ve İsveç’te eylemler düzenlendi. Bu eylemlerde aktivistler üniversitelerin deney laboratuvarlarını kullanılmaz hale getirmeye çalıştı. O dönemin bir bakanı Horne’un arkadaşlarıyla görüşme talep ettiğinde, Horne 46 gündür devam eden açlık grevini sona erdirdi. Ilk defa hükümetten birisi hayvan özgürlüğü hareketiyle resmi bir görüşme talep ediyordu; Horne ve onun destekçileri tarafından bu önemli bir gelişme olarak kaydedildi.

EKİM 1998: 68 GÜN
Horne’nun en uzun açlık grevi 6 Ekim 1998’de başladı ve 68 gün sürdü. Bu grev hayvan deneylerini İngiliz politikasında tartışılan önemli bir konu haline getirdi, öte yandan Horne’nun kötüleşen sağlık durumu dünyada konuşulur hale gelmişti, bunda aktivistlerin eğer Horne ölürse bazı bilim insanlarının öldürüleceği yönünde tehditlerde bulunmasının da rolü vardı.

Bu sefer Horne’nun talepleri daha yoğun ve spesifikti. Hayvan deneyleri için lisans verilmesinin yasaklanmasını ve eski lisansların yenilenmemesini, medikal olmayan tüm hayvan deneylerinin durdurulmasını, 6 Ocak 2002’de tüm deneylerin sona erdirilmesini talep etti.

“Bu mücadele bizim için, kişisel isteklerimiz veya ihtiyaçlarımız için değildir. Bu mücadele, deney laboratuvarlarında acı çekmiş ve öldürülmüş, ve eğer bu cani endüstriyi durdurmazsak daha çok acı çekecek ve ölecek her hayvan içindir. Işkence edilerek öldürülmüşlerin ruhları adalet istiyor, yaşayanların haykırışları ise özgürlük için. Biz bu adaleti sağlayabiliriz ve bu özgürlüğü getirebiliriz. Hayvanların kimsesi yok, sadece biz varız. Onları yalnız bırakmayacağız.” Barry Horne

Keith Mann bu sefer Horne’nun açlık grevinde zorlandığını belirtiyor. Bunun sebebi büyük ihtimalle ilk iki grevin onda bıraktığı fiziki hasarlardı. Grevin 10. gününde hapishaneden hastaneye taşındı; hastanede “açlık grevi hücresi” ne konulmuştu, burada tuvalet ya da lavabo yoktu, sadece mukavvadan bir sandalye ve masa vardı. Destekçilerinin baskısıyla normal bir hücreye taşındı. 43. gününde onun için dualar okunmaya başlanmıştı, vücudundaki yağın yüzde 25’ini kaybetmişti.

İşçi Partisi hükümeti topluma açık bir şekilde Horne ve destekçileriyle görüşmeyi reddetti ama gizlice görüşmelerde bulundu. Meclis üyesi Tony Clarke Horne’nun arkadaşları ve içişileri bakanlığı arasında bir görüşme düzenlemek için Horne’u hapishanede ziyaret etti. Bu görüşme 19 Kasım’da, grevin 44. gününde gerçekleşti. Görüşmeden sonra Horne yaptığı açıklamada taleplerinde herhangi bir değişiklik olmadığını, açlık grevini sürdüreceğini belirtti. Sonradan hayvan deneyleri üzerine bir kamuoyu soruşturması açmak üzere bir komisyon oluşturulmasını isteyerek taleplerini sınırladı. Işçi partisi eğer seçilseydi bunu yapabileceğini ifade etti.

46. günde bir haftayı istifra ederek geçirdiği için dehidrasyon yaşaması sebebiyle hastaneye kaldırıldı.  52. günde acı çektiği, görme yetisinin azaldığı ve yakında komaya girme tehlikesinin bulunduğu rapor edildi. Mann’ın belirttiğine göre, destekçileri Horne’a devletle yapılan görüşmelerde kaydedilen kasetleri getiriyordu ama Horne dinleyebilecek kadar konsantre olamıyordu.  Mann, Horne’nun komayı erteleyerek kaydedilen görüşmeleri dinleyebilmek  için biraz portakal suyu ve çay içmeye karar verdiğini belirtti. Medya ise bu durumu “Horne’nun açlık grevi sahte” diyerek yorumladı.

Horne için yapılan eylemler


Horne’u destelemek için dünya çapında eylemler yapıldı. York ve Londra’da eylemciler hastane önünde ve Westminster’da meclis binası önünde mumlar, pankartlar ve Horne’nun fotoğrafları eşliğinde nöbet tuttu.

24 Kasım’da meclisin açılış gününde aktivistler kraliçenin resmi arabası meclis binasına doğru ilerlerken önünü kestiler ve Horne’nu destekleyen bir pankart açtılar. Finlandiya’da bir kürk çiftliğinden 400 tilki ve 200 rakun kurtarıldı. Dünyanın farklı yerlerinde Britanya büyükelçiliklerinin önünde eylemler yapıldı, laboratuvar baskınladı düzenlendi ve devlet binalarının önünde protestolar yapıldı.

Ölüm Tehditleri
Horne’nun ölmesi ihtimali arttığında ARM (Hayvan Hakları Milisleri) isim verdikleri 4 kişiyi ve ismi belirtilmeyen 6 bilim insanını eğer Horne ölürse öldüreceklerini belirttiler. Ismi verilen kişiler arasında hayvan deneyleri yapan profesörler ve hayvan deneyleri için hayvan üreten bir kişi bulunuyordu.

ARM’ın listesindeki kişiler hemen polis tarafından korumaya alındı.

Hapishaneye dönüş


63. günde Horne’nun bir kulağı duymuyor, bir gözü görmüyordu, karaciğeri iflas etmek üzereydi ve dayanılmaz ağrılar çekiyordu. 66. günün öğlen saatleri için Horne’nun destekçileri içişleri bakanlığı tarafından onlara gönderilen ve yapabileceklerini belirttikleri teklifleri içeren faksları göstermek üzere Horne ile bir buluşma ayarladılar.  Fakat 66. günün sabahında Horne ailesine ve arkadaşlarına haber verilmeden hastaneden çıkarılıp hapishanedeki hücresine geri konuldu. Içişleri bakanlığı, Horne tedaviyi reddettiği için hastanede tutulmasının bir anlamı olmadığını söyleyerek duruma açıkladı. Mann, Horne’nun halüsinasyon görmeye başladığını ve artık neden açlık grevinde olduğunu unutmaya başladığını belirtti.

Açlık Grevinin Sonu


Horne’nun neden açlık grevini sonlandırdığının iki farklı açıklaması var. Mann, Horne’nun hapishaneye geri götürüldükten iki gün sonra açıklamada bulunmadan grevi sonlandırdığını ve acil bir şekilde hasteneye gönderildiğini belirtti.  Basın, hükümet yetkililerinin Britanya’daki hayvan deneylerini tartışmak üzere bir toplantı düzenlediğini duyurdu. Horne bunu, devletin geri adım attığı şeklinde yorumladı ve 13 aralık 1998’de tekrar yemek yemeğe başladı. Arkadaşları hastaneden hücreye geri götürülüşünün ardından geçen 2 günde Horne ile hiçbir iletişimlerinin olmadığından Horne’a bir şey olduğundan şüphelendi. Mann şöyle bir açıklama yaptı: “Hücreye geri döndüğünde ona ne olduğunu bilmemizin imkanı yok ama ona yakın olan herkes biliyor ki bir şey oldu ve Horne bir daha eskisi gibi olmadı.”

Brintanya basınının açlık grevinin sonlandırılmasına verdiği tepki düşmancaydı. Medya Horne’nun portakal suyu ve çay içtiği döneme odaklanarak, grevin gerçek değil sahte olduğunu vurguladı.  Mann, Horne’nun durumunu sabit tutabilmek için portakal suyu ve çay yudumlamasını basının “68 gün boyunca ziyafet çekmesi”ne dönüştürdüğünü belirtti.

EKİM 2001: 15 GÜN
Horne eski sağlığına kavuşamadı. Mann Horne’nun hücresinde sayısız defa herhangi bir strateji olmadan ve ufak bir destekle sayısız greve başladığını belirtti. Öyle bir noktaya geldi ki yemek yiyip yemediğini sadece gardiyanlar biliyordu. Son açlık grevine 21 ekim 2001’de başladı ve 15 gün sonra karaciğer yetmezliğinden hayatını kaybetti. Tıbbi tedaviyi reddettiğini bildiren bir kağıt imzaladı ve psikiyatristler tarafından “aklı başında” olarak tanımlandı, bu sebeple hapishane yetkilileri Horne’a herhangi bir müdahalede bulunmadı.

Medyanın saldırıları ölümünden sonra da devam etti. Kevin Toolis The Guardian’da şöyle yazdı :

“Yaşarken hiçbir şeydi, başarısızlığa uğramış bir çöpçü bir kundakçıya dönüştü. Fakat ölümünden sonra Britanya’daki en başarılı terörist grubun, hayvan hakları hareketinin,  şehidi olarak yükselecek.”

Doğduğu yer olan Northampton’da bir meşe ağacının altına, Northampton futbol takımı tişörtüyle gömüldü.  Yedi yüz kişi pagan cenaze törenine katıldı ve tabutunu şu pankartla taşıdı: “İşçi Partisi yalan söyledi, Barry öldü.”

*Av sabotajı: av yapılan bölgelere giderek çeşitli tekniklerle avcıları yanıltarak ve hayvanları bölgeden uzaklaştırarak onları avlanmaktan kurtarmak.

**Unilever: Hayvan deneyi yapan bir firmadır.

*** ALF doğrudan eylemlerde hiçbir insanın ölmemesini hedeflediği için, Horne alışveriş merkezinin gece boş olduğunu düşünerek maddeleri gece patlatmayı planlıyordu.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder