Çeviri: D. Ferahi
Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Barry_Horne
Not: Anlaşılırlığı ve akıcılığı sağlamak için orjinal metin sadeleştirilmiş ve kısaltılmıştır.
Barry Horne 1952 yılında İngiltere’de doğdu. 1998 yılının
Aralık ayında, Britanya devletini hayvan deneyleri üzerine kamu soruşturması
başlatmaya ikna etmek için -ki İşçi partisi 1997 yılında iktidara gelmeden
evvel bunun sözünü vermişti- 68 günlük açlık grevi yaptığı sırada dünyaya
ismini duyurdu. Horne açlık grevini, kürk ve deri ürünleri satan mağazalara
yanıcı maddeler yerleştirmekten aldığı 18 yıllık hapis cezasını çekerken
gerçekleştirmişti. Bu ceza İngiliz mahkemesi tarafından bir hayvan hakları
aktivistine verilen en ağır cezadır.
Açlık grevi Horne’da böbrek hasarı ve görme bozukluğuna
sebep oldu ama bu grev Horne için ne ilk ne de sondu. 3 sene sonra karaciğer
yetmezliğinden öldüğünde 15 gündür hiçbir şey yememişti. Medyanın Horne’nun
ölümüne tepkisi düşmancaydı; gazeteciler ve politikacılar onu terörist olarak
tanımlıyorlardı. Öte yandan hayvan hakları hareketi içinde bazı insanlar
tarafından Barry Horne bir şehit olarak görülmektedir.
Çocukluk ve Gençlik Yılları
17 Mart 1952’de
Northampton’da doğdu. Babası bir postacıydı. Barry Horne 15 yaşında
okulu bırakarak temizlik işçiliği ve benzeri alanlarda çalıştı.
Aktivizm
İkinci eşi Aileen’in onu bir hayvan özgürlüğü toplantısına
götürmesinin ardından Horne hayvan haklarıyla ilgilenmeye başladığında 35
yaşındaydı. Hayvan deneyi videoları izledikten sonra vejetaryen ve bir av
sabotajcısı* olmaya karar verdi. Unilever’in** laboratuvarına baskın düzenleyen
ve kürk manto satan bir dükkan olan Beatties’e protesto düzenleyen Northampton
Hayvan Kuruluşu’nda (Northampton Animal
Concern) aktif olarak yer almaya başladı.
Yunus Rocky
Rocky, 1971’de Florida’da avlandıktan sonra ufak bir havuzda
20 yıl boyunca çoğu zaman tek başına tutulan bir yunustu. Horne, Rocky’yi
1988’de kurtarmaya çalıştığında kamuoyunun dikkatini ilk o zaman çekmişti.
Horne ve dört diğer aktivist, 290 kilogram gelen yunusu havuzdan denize bir
merdiven, ağ, el yapımı sedye ve kiraladıkları araba ile taşımayı planladı.
Horne ve arkadaşları Rocky’yi tanımak için daha önceden
gizlice akvaryumu ziyaret ediyordu. Kurtarma eylemini yapacakları gece
ekipmanlarıyla birlikte havuza gittikleri zaman
eylemin bu koşullar altında kotarılmasının zor olduğunu görüp Rocky’yi
almadan oradan ayrıldılar. Arabalarına dönerken bir polis aracı onları
durdurarak arabanın içindeki sedyeyi hangi amaçla taşıdıklarını sordu ve
aktivistlerden biri “mantıklı bir cevabı olmadığını” söyledi. 5 gün süren
davanın ardından gizlice yunusu kaçırmayı planlamakla suçlandılar. Horne, Jim
O’Donnell, Mel Broughton ve Jim Buckner 500 Pound ceza alırken, Horne ve
Broughton ek olarak 6 aylık tecil edilmiş (ertelenmiş) ceza aldılar.
Horne ve diğerleri Rocky’yi özgürleştirme çalışmalarına
devam ettiler ve 1989’da akvaryumun önünde eylem yaparak, broşür dağıtarak,
yürüyüşler düzenleyerek ve yerel yönetimde lobi faaliyetleri yaparak Morecambe
Yunus Akvaryumu kampanyasını yürüttüler. Bilet satışları düşen akvaryum
yönetimi yunusu 120.000 pounda satmaya razı oldu. Bu para birkaç hayvan
kuruluşu tarafından toplandı ve kampanya Mail on Sunday isimli gazete
tarafından desteklendi. Gazete, Britanya’daki esir yunusların özgürleştirilmesi
için “Into the Blue” isimli bir kampanya başlatmıştı.
1991 yılında Rocky, Turks ve Caicos Adalarında 320.000
m2’lik bir göle taşınmasından bir süre sonra özgürlüğe doğru salıverildi.
Birkaç gün sonra bir grup özgür yunusla birlikte yüzdüğü görüldü. Sunderland Üniversitesi’nden Peter Hughes bu
kampanyanın Britanya’da yunuslara olan bakış açısını önemli ölçüde
değiştirdiğini, yunusların artık “bireyler” olarak görüldüğünü ve bundan sonra
Britanya’da esir bir yunus bulunmadığını belirtiyor.
HARLAN INTERFAUNA BASKINI
Keith Mann ve Danny Atwood ile birlikte Horne, bir Hayvan
Özgürlüğü Cephesi (ALF) grubuna üyeydi. Bu grup Cambridge’te laboratuvar için
hayvan üreten bir şirket olan Harlan Interfauna’ya 17 Mart 1990’da, Horne’nun
doğumgününde, baskın düzenledi. Aktivistler laboratuvardaki hayvan ünitelerine
çatıda açtıkları deliklerden girerek 84 beagle köpek yavrusunu ve 26 tavşanı
kurtardı. Aynı zamanda şirketin müşteri listelerini yok etti. Bu listede bazı
büyük firmalar ve üniversiteler yer alıyordu. ALF’i destekleyen bir veteriner
hekim köpeklerin kulaklarındaki işaretleri (dövmeleri) çıkardı ve köpekler
Britanya’da farklı yerlere yuvalandı. Laboratuvarda ve bir aktivistin evinde
bulunan kanıtlar yoluyla Mann ve Attwood hırsızlıkla suçlandı ve 9 ay,
sonrasında da 18 ay hapis cezasına çarptırıldılar.
1991: HAPİS
1991 yılında Horne patlayıcı madde bulundurmaktan 3 yıl
hapis cezası aldı. Hapisteyken doğrudan eylem duruşu daha da kuvvetlendi.
Haziran 1993’te Hayvan Hakları Mahkumlarına Destek Bülteni’nde ( Support Animal
Rights Prisoners Newsletter) şöyle yazdı: “Hayvanlar ölmeye devam ediyor ve
işkencenin boyutu gittikçe büyüyor. Insanların buna cevabı ne peki? Daha çok
vegi-burger, daha çok Special Brew (bir çeşit bira) ve daha çok umursamazlık.
Artık bir hayvan özgürlüğü hareketi yok. Bu uzun zaman önce öldü. Geri kalan
sadece umursayan, anlayan ve harekete geçen bir avuç insan. Harekete
geçmiyorsan göz yumuyorsun demektir. Savaşmazsan kazanamazsın. Eğer kazanmazsan
bu sürekli devam eden ölüm ve işkencelerden sen de sorumlusun demektir.”
KUNDAKLAMA VE TUTUKLANMA
1994 yılında salıverildikten sonra Horne aktivizmi tek
başına yürütmeye başladı. Keith Mann, hayvan hakları aktivistleriyle ilgilenen
polisin genel davranışlarından yola çıkarak, tek başına çalışmanın daha güvenli
olduğundan bahseder. Horne zaten kendi halindeydi ve dışarı tek başına çıkıp
kendi deyimiyle “işleri halletmeyi” severdi.
Horne sonraki 2 yıl içinde, ev yapımı patlayıcılar
kullanarak deri ürünleri satan mağazaları geceleri kundakladı. Bazı saldırılar
ALF’in şiddetsizlik politikasını reddeden Hayvan Hakları Milisleri (Animal
Rights Militia) tarafından üstlenildi. Çok az sayıda aktivist yanıcı madde
yerleştirmeyi üstleniyordu ve böyle bir işi Horne’nun yapacağı biliniyordu. Bu
yüzden polis onu yakın takibe aldı. Mann’a göre Horne yakalanacağını biliyordu
ama hayvan aktivizmini bir savaş olarak görüyor ve nihayetinde öleceğini
düşünüyordu. Polis evine baskın düzenledi ve evinde yanıcı maddeler buldu.
Gözaltına alındıktan sonra Temmuz 1996’da tutuklandı ve Bristol’deki Broadmead
alışveriş merkezine gece patlamak üzere*** kurulan yanıcı madde yerleştirmekle
suçlandı. Polis daha sonra ceplerinde 4 yanıcı malzeme daha buldu.
1997: 18 YIL CEZA
Horne’nun kundaklama davası, 12 Kasım 1997’de, ikinci açlık
grevini sonlandırdıktan 6 hafta sonra başladı. Bristol’deki kundaklama olayını
üstlendi ama Isle of Wight’teki saldırıları kendisinin yapmadığını
belirtti. Horne ile Isle of Wight’teki
saldırılar arasında bir bağlantı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmasa da,
mahkeme iki yerde kullanılan patlayıcı maddelerin aynı olduğu sebebiyle, o
saldırıyı da Horne’nun yaptığına karar verdi.
Hakim Simon Darwall-Smith, Horne’u bir terörist olarak
tanımladı ama aynı zamanda şunu belirtti: “İnsan hayatına kastetmediğini
biliyorum.” 5 Aralık 1997’de 18 yıl hapis cezası verildi, bu ceza bir hayvan
hakları aktivistine verilen en yüksek cezaydı.
Açlık Grevleri
OCAK 1997: 35 GÜN
6 Ocak 1997’de, kundaklama için tutuklu yargılanmak üzere
hapise alınmasından 6 ay sonra, John Major’ın Muhafazakar hükümeti 5 yıl
içerisinde hayvan deneylerine yaptığı desteği geri çekmezse yemek yemeği
reddedeceğini söyledi. İşçi Partisi,
Mayıs ’97de yapılacak olan bir sonraki seçimleri yüksek ihtimalle kazanacağı
için Horne 35 günlük açlık grevini sona erdirdi. Bunun sebebi İşçi Partisinin o
zamanki hayvan refahı sözcüsünün yaptığı şu açıklamaydı: “İşçi Partisi hayvan
deneylerini azaltacak, ardından sona erdirecektir.”
Bu açlık grevi hayvan hakları hareketinde bir canlanmaya yol
açtı: Oxfordshire’daki bir çiftlikte deney için üretilen kediler tahliye
edildi, bir hayvan üretim merkezine zarar verildi, başka bir üretim merkezinden
beagle köpekler kurtarıldı, bölgedeki bir McDonalds’a ağır hasar verildi, başka
bir çiftlikteki deney için yetiştirilen tavşanlar oradan kurtarıldı.
AĞUSTOS 1997: 46 GÜN
İkinci açlık grevi 11 Ağustos 1997’de başladı. Horne’un
amacı, yeni İşçi Partisi hükümetine tüm hayvan deneyi lisanslarını belirtilen
bir zaman içinde iptal ettirtmekti. Bu açlık grevi de hareket içerisinde bir
canlanmanın önünü açtı. 12 Eylül 1997’de ,Londra, Southampton, Ohio ve İsveç’te eylemler düzenlendi. Bu
eylemlerde aktivistler üniversitelerin deney laboratuvarlarını kullanılmaz hale
getirmeye çalıştı. O dönemin bir bakanı Horne’un arkadaşlarıyla görüşme talep
ettiğinde, Horne 46 gündür devam eden açlık grevini sona erdirdi. Ilk defa
hükümetten birisi hayvan özgürlüğü hareketiyle resmi bir görüşme talep
ediyordu; Horne ve onun destekçileri tarafından bu önemli bir gelişme olarak
kaydedildi.
EKİM 1998: 68 GÜN
Horne’nun en uzun açlık grevi 6 Ekim 1998’de başladı ve 68
gün sürdü. Bu grev hayvan deneylerini İngiliz politikasında tartışılan önemli
bir konu haline getirdi, öte yandan Horne’nun kötüleşen sağlık durumu dünyada
konuşulur hale gelmişti, bunda aktivistlerin eğer Horne ölürse bazı bilim insanlarının
öldürüleceği yönünde tehditlerde bulunmasının da rolü vardı.
Bu sefer Horne’nun talepleri daha yoğun ve spesifikti.
Hayvan deneyleri için lisans verilmesinin yasaklanmasını ve eski lisansların
yenilenmemesini, medikal olmayan tüm hayvan deneylerinin durdurulmasını, 6 Ocak
2002’de tüm deneylerin sona erdirilmesini talep etti.
“Bu mücadele bizim için, kişisel isteklerimiz veya
ihtiyaçlarımız için değildir. Bu mücadele, deney laboratuvarlarında acı çekmiş
ve öldürülmüş, ve eğer bu cani endüstriyi durdurmazsak daha çok acı çekecek ve
ölecek her hayvan içindir. Işkence edilerek öldürülmüşlerin ruhları adalet
istiyor, yaşayanların haykırışları ise özgürlük için. Biz bu adaleti
sağlayabiliriz ve bu özgürlüğü getirebiliriz. Hayvanların kimsesi yok, sadece
biz varız. Onları yalnız bırakmayacağız.” Barry Horne
Keith Mann bu sefer Horne’nun açlık grevinde zorlandığını
belirtiyor. Bunun sebebi büyük ihtimalle ilk iki grevin onda bıraktığı fiziki
hasarlardı. Grevin 10. gününde hapishaneden hastaneye taşındı; hastanede “açlık
grevi hücresi” ne konulmuştu, burada tuvalet ya da lavabo yoktu, sadece
mukavvadan bir sandalye ve masa vardı. Destekçilerinin baskısıyla normal bir
hücreye taşındı. 43. gününde onun için dualar okunmaya başlanmıştı, vücudundaki
yağın yüzde 25’ini kaybetmişti.
İşçi Partisi hükümeti topluma açık bir şekilde Horne ve
destekçileriyle görüşmeyi reddetti ama gizlice görüşmelerde bulundu. Meclis
üyesi Tony Clarke Horne’nun arkadaşları ve içişileri bakanlığı arasında bir
görüşme düzenlemek için Horne’u hapishanede ziyaret etti. Bu görüşme 19
Kasım’da, grevin 44. gününde gerçekleşti. Görüşmeden sonra Horne yaptığı
açıklamada taleplerinde herhangi bir değişiklik olmadığını, açlık grevini
sürdüreceğini belirtti. Sonradan hayvan deneyleri üzerine bir kamuoyu
soruşturması açmak üzere bir komisyon oluşturulmasını isteyerek taleplerini
sınırladı. Işçi partisi eğer seçilseydi bunu yapabileceğini ifade etti.
46. günde bir haftayı istifra ederek geçirdiği için
dehidrasyon yaşaması sebebiyle hastaneye kaldırıldı. 52. günde acı çektiği, görme yetisinin
azaldığı ve yakında komaya girme tehlikesinin bulunduğu rapor edildi. Mann’ın
belirttiğine göre, destekçileri Horne’a devletle yapılan görüşmelerde
kaydedilen kasetleri getiriyordu ama Horne dinleyebilecek kadar konsantre
olamıyordu. Mann, Horne’nun komayı
erteleyerek kaydedilen görüşmeleri dinleyebilmek için biraz portakal suyu ve çay içmeye karar
verdiğini belirtti. Medya ise bu durumu “Horne’nun açlık grevi sahte” diyerek
yorumladı.
Horne için yapılan eylemler
Horne’u destelemek için dünya çapında eylemler yapıldı. York
ve Londra’da eylemciler hastane önünde ve Westminster’da meclis binası önünde
mumlar, pankartlar ve Horne’nun fotoğrafları eşliğinde nöbet tuttu.
24 Kasım’da meclisin açılış gününde aktivistler kraliçenin
resmi arabası meclis binasına doğru ilerlerken önünü kestiler ve Horne’nu
destekleyen bir pankart açtılar. Finlandiya’da bir kürk çiftliğinden 400 tilki
ve 200 rakun kurtarıldı. Dünyanın farklı yerlerinde Britanya
büyükelçiliklerinin önünde eylemler yapıldı, laboratuvar baskınladı düzenlendi
ve devlet binalarının önünde protestolar yapıldı.
Ölüm Tehditleri
Horne’nun ölmesi ihtimali arttığında ARM (Hayvan Hakları
Milisleri) isim verdikleri 4 kişiyi ve ismi belirtilmeyen 6 bilim insanını eğer
Horne ölürse öldüreceklerini belirttiler. Ismi verilen kişiler arasında hayvan
deneyleri yapan profesörler ve hayvan deneyleri için hayvan üreten bir kişi
bulunuyordu.
ARM’ın listesindeki kişiler hemen polis tarafından korumaya
alındı.
Hapishaneye dönüş
63. günde Horne’nun bir kulağı duymuyor, bir gözü görmüyordu,
karaciğeri iflas etmek üzereydi ve dayanılmaz ağrılar çekiyordu. 66. günün
öğlen saatleri için Horne’nun destekçileri içişleri bakanlığı tarafından onlara
gönderilen ve yapabileceklerini belirttikleri teklifleri içeren faksları
göstermek üzere Horne ile bir buluşma ayarladılar. Fakat 66. günün sabahında Horne ailesine ve
arkadaşlarına haber verilmeden hastaneden çıkarılıp hapishanedeki hücresine
geri konuldu. Içişleri bakanlığı, Horne tedaviyi reddettiği için hastanede
tutulmasının bir anlamı olmadığını söyleyerek duruma açıkladı. Mann, Horne’nun
halüsinasyon görmeye başladığını ve artık neden açlık grevinde olduğunu
unutmaya başladığını belirtti.
Açlık Grevinin Sonu
Horne’nun neden açlık grevini sonlandırdığının iki farklı
açıklaması var. Mann, Horne’nun hapishaneye geri götürüldükten iki gün sonra
açıklamada bulunmadan grevi sonlandırdığını ve acil bir şekilde hasteneye
gönderildiğini belirtti. Basın, hükümet
yetkililerinin Britanya’daki hayvan deneylerini tartışmak üzere bir toplantı
düzenlediğini duyurdu. Horne bunu, devletin geri adım attığı şeklinde yorumladı
ve 13 aralık 1998’de tekrar yemek yemeğe başladı. Arkadaşları hastaneden
hücreye geri götürülüşünün ardından geçen 2 günde Horne ile hiçbir
iletişimlerinin olmadığından Horne’a bir şey olduğundan şüphelendi. Mann şöyle
bir açıklama yaptı: “Hücreye geri döndüğünde ona ne olduğunu bilmemizin imkanı
yok ama ona yakın olan herkes biliyor ki bir şey oldu ve Horne bir daha eskisi
gibi olmadı.”
Brintanya basınının açlık grevinin sonlandırılmasına verdiği
tepki düşmancaydı. Medya Horne’nun portakal suyu ve çay içtiği döneme
odaklanarak, grevin gerçek değil sahte olduğunu vurguladı. Mann, Horne’nun durumunu sabit tutabilmek
için portakal suyu ve çay yudumlamasını basının “68 gün boyunca ziyafet
çekmesi”ne dönüştürdüğünü belirtti.
EKİM 2001: 15 GÜN
Horne eski sağlığına kavuşamadı. Mann Horne’nun hücresinde
sayısız defa herhangi bir strateji olmadan ve ufak bir destekle sayısız greve
başladığını belirtti. Öyle bir noktaya geldi ki yemek yiyip yemediğini sadece
gardiyanlar biliyordu. Son açlık grevine 21 ekim 2001’de başladı ve 15 gün
sonra karaciğer yetmezliğinden hayatını kaybetti. Tıbbi tedaviyi reddettiğini
bildiren bir kağıt imzaladı ve psikiyatristler tarafından “aklı başında” olarak
tanımlandı, bu sebeple hapishane yetkilileri Horne’a herhangi bir müdahalede
bulunmadı.
Medyanın saldırıları ölümünden sonra da devam etti. Kevin
Toolis The Guardian’da şöyle yazdı :
“Yaşarken hiçbir şeydi, başarısızlığa uğramış bir çöpçü bir
kundakçıya dönüştü. Fakat ölümünden sonra Britanya’daki en başarılı terörist
grubun, hayvan hakları hareketinin,
şehidi olarak yükselecek.”
Doğduğu yer olan Northampton’da bir meşe ağacının altına,
Northampton futbol takımı tişörtüyle gömüldü.
Yedi yüz kişi pagan cenaze törenine katıldı ve tabutunu şu pankartla
taşıdı: “İşçi Partisi yalan söyledi, Barry öldü.”
*Av sabotajı: av yapılan bölgelere giderek çeşitli
tekniklerle avcıları yanıltarak ve hayvanları bölgeden uzaklaştırarak onları
avlanmaktan kurtarmak.
**Unilever: Hayvan deneyi yapan bir firmadır.
*** ALF doğrudan eylemlerde hiçbir insanın ölmemesini
hedeflediği için, Horne alışveriş merkezinin gece boş olduğunu düşünerek
maddeleri gece patlatmayı planlıyordu.