
Jo-Anne
McArthur ile Fotoğraf Aktivizmi ve Hayvan Sömürüsünün
Görünürlüğü Üzerine Bir Röportaj
Jo-anne
McArthur, İspanya’da boğa güreşlerine, Asya’daki ayı safrası
çiftliklerine*, Kuzey Amerika’daki hayvan deneyi laboratuarlarına,
Afrika’da yasadışı avlanma yapılan bölgelere ve dünya çapında
hayvanların yemek ve eğlence uğruna sömürüldüğü diğer pek
çok alana gidip bu mekânları ve hayvanları fotoğraflıyor.
McArthur’un fotoğraflarının bize anlattıkları yeryüzü ve tüm
bileşenleri için hayati bir değere sahip: Hayvan dostlarımıza
tarifi imkansız acılar yaşatıyoruz ve bir an evvel sebep
olduğumuz acılarla ve yıkımlarla yüzleşmemiz ve onlara bir son
vermemiz gerek. Dr. Melanie Joy, Karnizm’in tanımını yaptıktan
sonra bir eylem çağrısında bulunur: Hayvan sömürüsü ve
katliamı gözden uzak yerlerde, kapalı kapılar ardında
gerçekleşmektedir ve bize düşen, bu görünür olmayan sömürüyü
görünür kılmaktır. McArthur’un çalışmaları tam da bu
bağlamda etkili bir eylem biçimidir: “Hayvanlara yaptığımız
şeylerin çoğunluğu kapalı kapılar ardında gerçekleşiyor.
Endüstri, bu hayvanların hangi koşullarda yaşadıklarını ve
nasıl öldürüldüklerini bilmemizi istemiyor, eğer bilinse çok
daha fazla protesto ve karşı geliş meydana gelecek.”
Türkiye’de
hayvan hakları aktivizmi çevresinde fotoğraflarınızdan haberdar
olan pek çok insan var: özellikle sosyal medyada paylaşılıyor,
üzerine konuşuluyor, ya da hayvan hakları/hayvan sömürüsü ile
ilgili yazılarda, makalelerde sizin fotoğraflarınız kullanılıyor.
Öte yandan “We Animals” başlıklı projeniz, amaçları ve
işleyiş biçimi pek bilinmiyor. Sıklıkla paylaşılan birkaç
çalışmanız dışındaki değerli fotoğraflarınız pek
bilinmiyor. Bu sebeple sizi ve projenizi daha detaylı tanımak ve
tanıtmak istiyorum.
“We
Animals” (Biz Hayvanlar) projesi ne zaman başladı? Ve bu projenin
amaçları neler?
“We
Animals” başlığını 1998 yılında Ekvador’a yolculuk ederken
buldum ama 2003 yılına dek projeye tam anlamıyla başlamadım,
yani 10 yıldan fazla oluyor. Bu projenin temel amacı eğitmek**.
Hayvanlara yaptığımız şeylerin çoğunluğu kapalı kapılar
ardında gerçekleşiyor. Endüstri, bu hayvanların hangi koşullarda
yaşadıklarını ve nasıl öldürüldüklerini bilmemizi istemiyor,
eğer bilinse çok daha fazla protesto ve karşı geliş meydana
gelecek.
We
Animals aynı zamanda “daha önce ne oldu, şimdi ne oluyor ve bir
daha asla olmaması gereken” in sürekli büyüyen bir arşivi.
Hayvanların fotoğraflarını çeken çok sayıda kişi var ama We
Animals projesi gibi, acımasız gerçekleri gözler önüne seren
çok az kişi var. Gerçeği göstermek önemli; sadece görmek
*istediğimiz* tatlı, şirin hayvan suratlarını değil.
Fotoğraflayacağınız
alanları ve hayvanları nasıl seçiyorsunuz? Öncelik tanımak
istediğiniz sömürü alanları oluyor mu?
Sayıca
en fazla acı çeken hayvanlara öncelik tanıyorum, yani yediğimiz
hayvanlara. Biz insanların 2014 yılı içersinde yediği
hayvanların sayısı 72 milyar, bu rakama deniz canlıları da ekli
mi, bilmiyorum. Biz dünya üzerinde 7 milyarız ve 72 milyar hayvan
yiyoruz, öyle mi? Bu demek oluyor ki dünyayı ölümüne yiyoruz.
Her şeyi daha az tüketmemiz gerekiyor. Yediğimiz hayvanlar,
üzerinde deney yaptıklarımız, neredeyse her yerde görünmez
durumdalar. Bu yüzden onlar benim odaklandığım nokta. Keza kürk
için “yetiştirilen” hayvanlar da öyle. Milyonlarca kürklü
hayvan her sene biz onların kürkünü giyelim diye öldürülüyor.
Bu gaddarca. Ve bu gereksiz.
Sömürü
mekânlarına giriş iznini nasıl sağlıyorsunuz?
Bazen
bir tur atmak istediğimi söylüyorum, bazen geceleri açık
kapılardan daha evvelden organize olduğumuz bir grup ile giriyorum.
Içeri giriyoruz, fotoğraf çekiyoruz, ve arkada kendimizden bir iz
bırakmadığımızı umarak dışarı çıkıyoruz.
Sizin
ziyaret ettiğiniz bu işkence mekânlarının sahipleri, sizin
çalışmalarınızı görüp size karşı herhangi bir tavır aldı
mı, tepki verdi mi? Çalışmanız esnasında herhangi bir saldırgan
tepkiyle karşılaştınız mı?
Mekan
sahiplerinin %99.5’inin bizi orada istemediğini söyleyebilirim.
Zorluk yaşadığımız birkaç olay oldu, ve kısa bir sure önce
bizi mekan içinde fark edip kovalayan bir kamyon arkadaşlarımdan
birine çarptı.
Melanie
Joy’un karnizmi anlatırken ifade ettiği gibi, sömürülen
hayvanlara ve sömürü mekanlarına ne kadar uzak olursak, bu büyük
sorunu o kadar kolay göz ardı ediyoruz ve hayvan yemeği
normalleştirmek o kadar kolaylaşıyor. Kendimi, hayvan sömürüsü
ve katliamına ilişkin görsel ve videoları izlemekle sorumlu
hissediyorum, hem bu acılara benim de ait olduğum tür sebebiyet
verdiği için, hem hayvan dostlarımın tam olarak ne çektiğini
görüp anlamak için hem de ne için mücadele ettiğimi unutmamak,
durup durup hatırlamak için. Öte yandan bu görsellere bakmak ve
videoları izlemek bana çok büyük bir acı veriyor, günlerce
uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum, günlük işlerimi
gerçekleştiremiyorum.
Peki
siz, bu hayvanların yanına gidiyor, onları yaşadıkları
işkencehanelerde ziyaret ediyorsunuz, onlarla doğrudan temas
ediyorsunuz. Onların acılarına ve kederlerine birinci elden şahit
oluyorsunuz. Bu tecrübe sizin duygu dünyanızı nasıl etkiliyor?
Bunun psikolojik ağırlığını nasıl kaldırabiliyorsunuz?
Aşırı
yıpratıcı, travmatik, üzücü ve acı verici bir deneyim. Bir
yılın pek çok ayını hayvanların sömürüldüğü mekanlarda
geçiriyorum, ama zamanda, bu işi uzun süreli yapmak istiyorsam,
profesyonel bir perdenin ben o mekanlardayken gerekli olduğunu
öğrendim. Insanların elinde işkence gören hayvanların yaşadığı
acılarla empati kuran pek çok insanın içi yanıyor, mahvoluyorlar
ve aktivizmi devam ettiremiyorlar; ya da duygularını yok edip
problem ile çok fazla acı içerdiği için artık ilgilenmemeye
başlıyorlar.
Öte
yandan, ben acıyı kabullenmeyi ama içinde yaşamamayı öğrendim.
Şu an duyguların içinde yaşamamayı seçiyorum çünkü bu beni
yıpratıyor ve hayvanların benim enerjik olmama ihtiyaçları var,
onlara yardım etmeyi sürdürebilmem için. Ve hepimiz neşemizi
beslemeye ve bizi mutlu eden şeyleri yapmaya ihtiyaç duyuyoruz,
böylelikle mücadelemizi iyi bir şekilde sürdürelim. Depresyon ve
mutsuzluk enerjiyi bitiriyor.
Aftershock
başlığında
güzel bir kitap var, pattrica jones yazmış (adını yazarken büyük
harf kullanmıyor). Böyle bir acı çekme karşısında duyguların
nasıl kontrol edilebileceği üzerine gerçekçi ve etkili bir
rehber.
Dünyaya,
hayvanlara ve birbirimize nasıl davrandığımız hususunda travmaya
kapılan aktivistlere ve diğer duyarlı insanlara bu kitabı
kesinlikle tavsiye ederim.
Bu
resimlerin herhangi bir eylemlilik kapsamında kullanılmasına nasıl
bakıyorsunuz?
Hayvanlara
yardım eden herkes, görsellerime ücretsiz bir şekilde ulaşabilir.
Fotoğrafçılık için biraz farklı bir yöntem ama projeye yapılan
bağışlar sayesinde iş yürüyor. Bu fotoğrafları çekme sebebim
onları görünür kılmak ve yayılmalarını sağlamak, bu yüzden
kolay ulaşım birinci derecede öneme sahip.
McArthur'un diğer çalışmaları için: http://weanimals.org/
McArthur'un diğer çalışmaları için: http://weanimals.org/
Bazı
veganlara göre kan ve şiddet içeren görseller insanların
dikkatini çekmek yerine onların gözlerinde bu şiddeti ve sömürüyü
normalleştiriyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bence
biz neyin işe yaradığı ve yaramadığı üzerine bir hareketin ve
dolayısıyla bir deneyin tam ortasındayız. Buna doğru bir cevap
olduğunu sanmıyorum ama farklı görsellerin farklı insanları
hayatlarının farklı evrelerinde etkilediğini biliyorum. Bazı
insanlar şiddet içerikli fotoğraflar gördükleri için vegan
oluyorlar bazılarıysa kurtarma hikayelerini gördükleri,
okudukları için. Bence birden fazla taktiğe ihtiyacımız var
çünkü farklı uyarıcılara ve bilgilere tepki veren farklı
insanlarız.
Fotoğraf
aktivizmin yaygınlaşması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Yüksek
kalitede görseller ve belgeseller üretecek daha fazla
fotoğrafçılara ve film yapımcılarına ihtiyaç duyduğumuzu
düşünüyorum. Görseller bizi harekete geçiriyor bu yüzden
insanlara ulaşma konusunda önemli bir yol. Ama daha fazla kötü
ya da orta halli işlere ihtiyacımız yok; insanlara yüzlerini
çevirmek yerine kendine baktıracak kaliteli işlere ihtiyacımız
var.
İlk
yazışmamızda bana Türkiye’yi ziyaret ettiğinizi, İstanbul’da
bulunduğunuzu ve burayı çok sevdiğinizi söylemiştiniz. Buraya
dair, insanlar, kültür ve hayvanlar bağlamında, izlenimleriniz
nelerdi? Burada hayvanlarla ilgili bir çalışma yürütmeyi düşünür
müydünüz?
Türkiye’yi
sıcak ve samimi buldum, daha fazla tanımak istediğim bir yer. Şu
an ziyaret planım yok ama sıklıkla farklı ülkelerdeki gruplardan
fotoğraf çekmem, konuşmam ya da The
Ghosts in Our Machines
filmini göstermem için teklifler geliyor. Bu film çalışmalarımda
yer alan hayvanlar üzerine. Eğer Türkiye’de, orada çalışmama
destek olabilecek birileri varsa gerçekleşmesini çok isterim.
İnsanların orada fotoğraflanmasını istediği, ve Türkiyeli
organizasyonların o fotoğrafları kullanabileceği meseleler varsa
bunu yapmayı da çok isterim. Orada 2001 yılında sadece 1 hafta
geçirdim. Pek çok sayıda sokak kedisi olduğunu fark ettim, şimdi
durumun değişip değişmediğini bilmiyorum. Hayvanların nakli
esnasında stresi azaltmaya ve kanunları değiştirmeye yönelik
çabalar olduğunu biliyorum ama barınaklar olup olmadığını
bilmiyorum. Türkiye’deki barınakları ve kurtarma eylemlerini
fotoğraflamak isterim.
Röportajı
yapan ve çeviren: D. Ferahi
Bu
röportajın yapılmasına olanak sağlayan Jo-Anne McArthur’a ve
emeği geçen herkese çok teşekkürler.
**Eğitmek;
hayvan özgürlüğü konusunda insanları bilinçlendirmek.
Jo-Anne McArhur'un diğer çalışmaları için: http://weanimals.org/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder